BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
Göç Araştırmaları Merkezi (BÜGAM)

 

Tanıtım

Biz kimiz?

25 Şubat 2020 tarihinde kurulan Başkent Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi'nin kurumsal kimliğine dair açıklama metni:

Türkiye’de demografik ve toplumsal yapı, tarih boyunca hem iç hem de dış göçlerle çarpıcı dönüşümlere uğramış olmakla birlikte 2011’de başlayan Suriye iç savaşı ve akabinde gerçekleşen kitlesel yerinden edilme süreçleri ülkemizi dünyanın en büyük mülteci nüfusuna sahip olma konumuna getirmiştir. Bu durum, Türkiye’de halihazırda belirli bir birikime sahip akademik göç çalışmalarının son yıllarda yoğunlaşmasına ve araştırma soruları ve yöntemleri açısından çeşitlenmesine yol açmıştır. Başkent Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi (BÜGAM) böyle bir bağlamda Türkiye merkezde olmak kaydıyla günümüzdeki göç süreçlerinin dinamiklerini ve yarattığı sonuçları belirli bir epistemolojik konumlanıştan ele alan çalışmalara önayak olmak ve teşvik etmek maksadıyla kurulmuştur. Merkezin göç çalışmalarına yönelik perspektifinin sac ayaklarını a) bütüncüllük b) ilişkisellik c) çok-katmanlılık d) eleştirellik e) müdahillik şeklinde sıralanabilecek beş ilke oluşturmaktadır.

 

a. Bütüncüllük:  Göç hareketleri, sosyal bilimler içerisinde özel bir uzmanlık alanı olarak görülse de, toplumsal, siyasal, iktisadi, ideolojik ve hukuki boyutları olan bir olgudur. Herhangi bir göç hareketine dair peşinden gidilecek bir araştırma sorusunun layıkıyla yanıtlanabilmesi, göçün tüm bu boyutlarıyla bütüncül bir şekilde kavranmasını gerektirmektedir. Yalnızca göç dinamiğinin parçası olan insanların toplumsal profiline ve eğilimlerine odaklanan bir yaklaşım bazı önemli veriler sunabiliyor olsa da bireysel göç deneyimleri göç süreçlerinin bağlamını teşkil eden siyasal, iktisadi, ideolojik ve hukuki yapılanmalarla ilişkilendirilmedikleri ölçüde “göçe” ve “göçmenlere” gerçekte sahip olmadıkları düzeyde bir belirleyicilik atfedebilir. Nitekim bugün hem medyada hem de akademik literatürde sıklıkla rastlanılan “göç krizi” ve/veya “göçmen krizi” gibi ifadeler ve buna bağlı olarak yapılan değerlendirmeler, içinde yaşadığımız dönemde ortaya çıkan insan ticareti, sınır güvenliği, kent yoksulluğu, aşırı sağın ve yabancı düşmanlığının yükselişi gibi fenomenleri, bunları doğuran tarihsel ve yapısal dinamikleri hesaba katmaksızın, “göçün” tek başına yarattığı birer sorun olarak ele alma eğilimini taşımaktadırlar. Halbuki göç/göçmenlik ve mültecilik gibi süreçler diğer toplumsal sorunları tek başına şekillendiren bağımsız bir etmen olarak değil, kapitalizmin güncel görünümünün yarattığı çelişkilerin bir parçası haline gelmiş ve bu çelişkilerin doğurduğu diğer toplumsal süreçlerle karşılıklı etki içerisinde olan bir olgu olarak ele alınmalıdır. BÜGAM göç süreçlerini bu bütüncül bağlam içerisinde değerlendirme arayışındaki çalışmaları destekleme iddiasını taşımaktadır.

 

b. İlişkisellik: Göç süreçleriyle yer değiştiren insanlar güçleri ve olanakları uyarınca yaşam kurmaya çalıştıkları yeni yerlerinde toplumsal ağların ve ilişkilerin parçası haline gelirler. Göç süreci, göçmenlerin yeni yerlerine ulaşmalarıyla sona ermez; burada girdikleri ilişkilerin özgül etkileri de bu sürecin ayrılmaz bir parçası haline gelir. Bu açıdan göçmenlik, tek başına göç edenlerin iradesiyle oluşmuş bir sabit bir kimlik değil aynı zamanda göç edilen yerdeki “yerleşik” insanlarla kurulan ilişkiler sürecinde biçim kazanan ve biçim değiştiren bir haldir. Üstelik göçmenler, bu ilişkiler yoluyla yerleştikleri yerdeki insanları ve mekanları da değiştirirler. Bu açıdan göçmenlik ile ilgili herhangi bir araştırma sorusunun göç edenler ile “yerleşik” nüfus arasındaki ilişkileri mutlaka hesaba katan bir perspektifi içermesi elzemdir.

 

c. Çok-katmanlılık: Göç ve göçmenlik olgusunun toplumsal ilişkilerin genel yapısından kopuk bağımsız bir etmen olarak ele alınmasının bir uzantısı olarak hem medyada hem de bazı araştırmalarda göçmenlerin türdeş bir topluluk olarak tahayyül edilmesi yaygın bir durumdur. Halbuki, göç sürecinin nasıl yaşandığı göç edenlerin sınıfsal, toplumsal cinsiyet ve etnik/ırksal eşitsizlikleri hangi konumda deneyimledikleriyle yakından ilişkilidir. Aynı şekilde “yerleşik” nüfusla girilen ilişkilerin de göçmenlik deneyimini şekillendirildiği düşünüldüğünde göç edilen yerdeki sınıfsal, toplumsal cinsiyet ve ırk/etnisite ilişkilerinin çözümlemelere dahil edilmesi önemlidir.

 

d. Eleştirellik: “Göç” yalnızca fiilen gerçekleşen bir toplumsal hareketlilik değil aynı zamanda üzerinde ideolojik ve siyasal mücadelelerin sahnelendiği bir ve belirli siyasal projeler ve hedefler için araçsallaştırılabilen geniş bir söylemsel alandır. Günümüzde sağ popülizm başlığı altında ele alınan ayrımcı ve yabancı düşmanı siyasal iktidar ve hareketlerin “göçü” ve göçmenleri yaşanılan derin ve yapısal toplumsal sorunların asıl kaynağı  olarak sunmak suretiyle kitlesellik kazanmaya çalıştığı ve kimi siyasal aktörlerin de göçmenleri ve mültecileri iktidar arayışlarında kullanacakları bir koz ve pazarlık aracı haline getirdikleri bilinmektedir. BÜGAM, göç ve göçmenliğin bir ideoloji olarak işleyişini sergilemenin ve eleştirmenin önemini savunan bir perspektife sahiptir.

 

e. Müdahillik: Her türlü entelektüel ve bilimsel faaliyette BÜGAM göç üzerine yürütülecek çalışmaların eşit yurttaşlık anlayışını ve dayanışmacı toplumsal ilişkileri geliştirmeye yönelik kamusal bir fayda sağlamasına özel bir önem verir; ve bilgi üretiminin aynı zamanda toplumsal ve siyasal yaşama bir müdahale anlamına geldiği düşüncesini benimser.

 

 

Who are we ? 

Statement text on the institutional  identity of Başkent University Migration Research Center, which was established on February 25, 2020:

 

Starting from 2011, although migration throughout history have suffered the dramatic transformation with both internal and external migration has brought  Turkey  to have the largest refugee population in the world. Accordingly academic migration studies in Turkey with a specific accumulation already been focused in recent years and has diversified in terms of research questions and methods. Başkent University Migration Research Center was established to conduct and encourage studies that address the dynamics of today's migration processes and the results they create from a specific epistemological perspective. Five principles of the center's perspective on migration studies can be listed as a) integrity b) relationality c) multi-layeredness d) criticism e) intervention.

 

a. Holistic view: Migration or population movements is a phenomenon with social, political, economic, ideological and legal dimensions as a special area of expertise within social sciences. To be able to adequately answer an important research question regarding any migration movement requires a holistic understanding of migration with all these dimensions. An approach that focuses solely on the social profile and tendencies of people who are part of the migration dynamics, although it may provide some important data, is insufficient. Individual migration experiences should be linked to the political, economic, ideological and legal dimensions that constitute the context of migration processes. Otherwise, it may attribute "migration" and "immigrants" to a level of determination that they do not actually have. As a matter of fact, there are expressions such as “migration crisis” and / or “migrant crisis” and evaluations made accordingly, which are frequently encountered in both the media and academic literature. They do not take into account phenomena such as human trafficking, border security, urban poverty, the rise of the far-right and xenophobia, and the historical and structural dynamics that gave rise to them. These studies tend to treat migration as a stand-alone problem. However, processes such as immigration / immigration and refugee are not an independent factor that shape other social problems alone. Therefore, it should be regarded as a phenomenon that has become a part of the contradictions created by the current appearance of capitalism and is in mutual influence with other social processes that these contradictions have created. BÜGAM claims to support studies that seek to evaluate migration processes in this holistic context.

 

b. Relationality: People who are displaced by migration processes become part of social networks and relationships in their new places where they try to establish a life according to their capacities and powers. The migration process does not end with the migrants reaching their new place. The specific effects of the relationships they enter here become an integral part of this process. In this respect, immigration is not a fixed identity formed by the will of the immigrants alone, but also a state that takes shape and changes shape in the process of relations with the "settled" people in the place of immigration. Moreover, immigrants change the people and places where they settle through these relationships. In this respect, it is essential that any research question on immigration includes a perspective that takes into account the relationships between immigrants and the “resident” or indigenous population.

 

c. Multi-layeredness: As an extension of migration and the phenomenon of immigration as an independent factor detached from the general structure of social relations, it is common both in the media and in some research that immigrants are imagined as a homogeneous community. However, how the migration process is experienced is closely related to the position of immigrants experiencing class, gender and ethnic / racial inequalities. Similarly, when it is considered that relations with “settled” or indigenous population shape the immigration experience, it is important to include the class, gender and race / ethnicity relations in the place of immigration in the analyzes.

 

d. Criticism: "Migration" is not just a social mobility that actually takes place. Rather, it is also a broad discursive field on which ideological and political struggles are staged and that can be instrumentalized for specific political projects and goals. Today, discriminatory and xenophobic political powers and movements under the title of right-wing populism present “immigration” and immigrants as the main source of deep and structural social problems. BÜGAM has a perspective defending the importance of exposing and criticizing the functioning of immigration and immigration as an ideology. 

 

e. Intervention: In the light of the above-mentioned principles, BÜGAM places special emphasis on providing a public benefit for developing an understanding of equal citizenship and solidarity social relations in all kinds of intellectual and scientific activities. It adopts the idea that knowledge production also means an intervention in social and political life.

 

Aims  and  Activities  of the Center

However, the main objevtive or purpose of the center called BÜGAM (Baskent University Migration Research Center )is to conduct research, provide education and develop policies on the subject of migration, which is an interdisciplinary field. In this context:

a) To conduct research and attending events  like meetings  on migration at home and abroad,

b) To conduct researches to improve the status of immigrants  in all areas of social life such as health and education.

c) To understand the positive and  negative attitudes and thoughts of the settled population on living together and to conduct research focused on cohesion and harmony  in order to minimize the barriers that cause resistance.

d) To conduct joint studies among the various faculties of the University, to open, and develop  courses for post-graduate programs.

e) To publish the results of the research conducted by the Center alone or jointly in a series of migration studies book, website and information portal.

f) To establish a documentation center on migration and to act as a national focal point to ensure institutional coordination between the work of researchers intereseted  in the field of migration,

g) To work on migration with national and international non-governmental or voluntary organizations,

h) To develop policies against discrimination  between immigrants and citizens of the Republic of Turkey.